201501.19
0

6098 Sayılı Yeni Borçlar Kanunu Çerçevesinde Satım Sözleşmesinde Alıcının Gözden Geçirme ve Bildirim Külfeti

by in Makale

A.   GENEL OLARAK

Alıcının ayıptan doğan sorumluluk hükümlerinden yararlanabilmesi bazı şekil şartlarını yerine getirmesine bağlıdır. Bu şekli şartlar Doktrinde Alıcının ayıptan doğan sorumluluk hükümlerinden yararlanabilmesi için kanunun kendisine yüklediği külfetleri yerine getirmiş olması şartı olarak da isimlendirilmektedir.[1]

Şekli şartlar alıcının satılanı gözden geçirme külfeti ve mevcut olduğu iddia edilen ayıpları satıcıya bildirme külfetlerinden oluşmaktadır.   (BK m. 223) Ayıptan doğan sorumluluğun tüm maddi koşulları oluşsa dahi, kanunda öngörülen gözden geçirme ve bildirim külfetleri yerine getirilmezse, satıcının ayıptan doğan sorumluluğuna gitmek mümkün değildir. [2]

Gözden geçirme ve bildirim külfetleri alıcı açısından borç değil külfet niteliğinde olduğu için; yerine getirilmemeleri tazminat borcunun doğumuna yol açmaz. Alıcının ayıptan doğan sorumluluk kapsamındaki seçimlik haklarını kullanması bakımından bir engel oluşturur.[3] Burada borç ve külfet kavramlarına değinmek yerinde olacaktır. Borç ifa edilmediği ya da yerine getirilmediği takdirde sorumluluk doğurur. Külfet, teknik anlamda bir yükümlülük ya da borç değildir. Külfeti, herhangi bir borç doğurmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlamak mümkündür. Burada muayene ve ihbar külfetinin gereği gibi yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur.

Dolayısıyla satıcı alıcıyı teslim sonrası muayene ve ihbara zorlayamaz, muayene ve ihbardan kaçınan alıcıya karşı tazminat talebinde bulunamaz. Bilakis muayene ve ihbar külfetini hiç veya zamanında yerine getirmeyen alıcı ayıba karşı tefekkül hükümlerinin kendisine tanıdığı hukuksal olanakları kaybeder. Ayıplı olsa bile teslim aldığı satım konusunu bir varsayım olarak, kabul etmiş sayılır. [4]

Gerek muayene ve gerekse İhbar Külfetine ilişkin BK ve TTK hükümleri düzenleyici niteliktedir. Tarafların sözleşme ile aksini kararlaştırmaları mümkündür. Dolayısıyla tarafların ihbara ilişkin süreleri uzatmaları ya da kısaltmaları mümkün olduğu gibi taraflar ayıbın niteliğine göre kanundan farklı bir düzenlemeyi kabul edebilmeleri de mümkündür. Doktrinde aksini savunan görüşlerde mevcuttur.[5] Ancak; satıcı ağır kusurlu ise, ayıptan sorumluluğunun sınırlandırılacağı yönünde anlaşma yapmaları mümkün değildir.(BK m. 221)

Gözden Geçirme ve Bildirim külfetlerinin yerine getirilmesi için satış türüne göre birtakım kısa süreler kabul edilmiştir. Söz konusu sürelerin kısa olarak düzenlenmiş olması doktrinde bazı gerekçelerle açıklanmaktadır. Bunlar; Satıcı açısından ispat kolaylığı sağlanmış olması, fiili ve hukuki ilişkilerin kısa sürede açıklığa kavuşturulmasının hedeflenmesi, iş hayatındaki işlem güvenliğinin korunması ve alıcının uzun süre bekleyerek satıcının sırtından spekülasyon yapmasının engellenmesi şeklinde sayılabilir. [6]

Gözden geçirme ve bildirim külfetinde süreye ilişkin gerekçeler daha ziyade ticari satışlar bakımından bir anlam taşımaktadır. Çünkü ticari ilişkiler bakımından sürat ve netliğin büyük önem arz ettiği aşikardır. Doktrinde yeni bir görüşe göre; Adi satışlar bakımından sürenin hesaplanmasına ilişkin BK m. 223 ‘te yer alan hükümlerin tacir olmayan alıcılar için ağır olduğu ileri sürülmektedir. Gözden geçirme biçimi ve süreler bakımından daha geniş davranılmasının ve bu külfetlerini yerine getirmeseler dahi borcun gereği gibi yerine getirilmemesinden dolayı BK madde 112 vd[7]’na dayanarak tazminat talep hakkının tanınması gerektiği savunulmaktadır. Nitekim Yeni Borçlar Kanunu ile bu şekli koşullar alıcı lehine gevşetilmiştir. Tüketici satışları bakımından ise; süreler tüketici lehine olacak şekilde daha uzun düzenlenmiştir ve tüketici satışları bakımından gözden geçirme külfetinden bahsedilmemektedir.

Karşılaştırmalı hukuka bakılacak olursa İsviçre Hukuku dışında adi satışlarda malın tesliminden sonra gerçek anlamda bir gözden geçirme külfeti düzenlenmesine rastlanılmamaktadır. Aynı Şekilde 1999/44 Sayılı AT. Yönergesinde de gözden geçirme külfeti hiçbir suretle gündeme getirilmemiş. Bildirim külfeti ise üye ülkelerin tercihine bırakılmıştır.[8]

B.   GÖZDEN GEÇİRME KÜLFETİ

T.B.K. Madde 223[9]  açık ayıplar yani olağan bir gözden geçirme sonucu ortaya çıkabilecek olan ayıplar bakımından Gözden geçirme Külfetini düzenlemiştir. Alıcının gizli ayıpları gözden geçirme mecburiyeti bulunmamaktadır. 6098 Sayılı T.B.K. ile , gözden geçirme terimi dışında alıcının bu külfetine ilişkin herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Alıcının gözden geçirme külfetini yerine getirebilmesi için satılanda fiilen ve doğrudan doğruya tasarruf edebilecek duruma girmesi gerekir. [10]Gözden geçirme külfetinin süresi, şartları ve kapsamı satış konusunun niteliğine göre değişmektedir.

a-Adi satışlarda Gözden Geçirme Külfeti

BK madde 223 hükmünde açıkça ifade edildiği üzere; alıcının muayene külfeti sadece açık ayıplar yani olağan bir muayene sonucu ortaya çıkabilen ayıplara ilişkindir. Alıcının muayene külfetinin kapsamı belirlenir iken, alım ve satımlardaki olağan uygulamalar ve satım konusunun doğası dikkate alınır. Ancak; adi satım sözleşmesindeki alıcıdan ayıbın araştırılmasında ortalama dikkatli bir alıcının göstermesi gereken özenin ötesinde yoğun bir çaba göstermesi beklenmemelidir. [11]

Alıcı muayene sırsında bilirkişiye başvurmak zorunda değildir. Tarafların muayeneyi bir uzmana yaptırmak hususunda bir anlaşması olabileceği gibi düzenli alım satımlarda oluşan örf ve adette bir uzmana başvurmayı gerekli kılabilir. Çok sayıda ve miktarda satım konusunun aynı anda teslim edildiği durumlarda, seçilecek yeterli sayıda örnek üzerinden yapılacak muayene yeterlidir. Ard arda teslimli satım sözleşmelerinde her bir teslim sonrası muayenenin yapılması zorunludur. Numune üzerinde satımlarda ise gerek numune ve gerekse teslim edilen malın muayenesi gerekir.

Gözden geçirme masrafları alıcıya ait bulunmaktadır. Ancak; satış konusunun ayıplı çıkması halinde, alıcı gözden geçirme masraflarını satıcıdan talep etme hakkına sahiptir (TBK m. 229)

Gözden geçirme yeri malın teslim yeri olarak kabul edilmektedir. Zira teslim yeri alıcının satım konusu üzerinde doğrudan zilyet olarak, doğrudan tasarruf olanağına kavuştuğu yerdir. Ancak, tarafların anlaşması, somut olayın şartları ve olası ticari ihtiyaçlar gözden geçirme yerinin başka bir yer olmasını gerekli kılabilir. Örneğin teslim yerinde gözden geçirmenin gerekli kıldığı teknik donanım bulunmadığı için satım konusunun muayenesi yapılamıyorsa, gerekli donanımın bulunduğu başka bir yerde muayene yapılabilir. [12]

Adi Satışlarda gözden geçirme süresi kesin bir şekilde tespit edilmemiş olup “imkan bulunur bulunmaz” yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Örneğin; Ne zaman evleneceği belli olmayan çocuğumuz için bir buzdolabı alarak, bunu bir odada yıllarca bekletip de sonunda nihayet çocuğumuz evlendikten sonra fişe taktığımızda çalışmadığını fark edersek, artık ayıptan doğan haklarımızı kullanmamızın mümkün olmayacağı açıktır.

Maddede olağan akışa göre imkan bulunur bulunmaz denmesinin sebebi, bazı durumlarda gözden geçirmenin yapılmasının hemen mümkün olmaması nedeniyledir. Örneğin; Erzurum’da yaşayan bir alıcının ucuz bulduğu için Ocak ayında çim kesme makinesi alması halinde, bunun gözden geçirmesinin hemen yapılması mümkün olmaz. Karın neredeyse Hazirana kadar kalkmadığı Erzurum’da yaşamın olağan akışına göre imkan ancak, Haziran ayında bulunabilecek, alıcı çimlerin uzama sürecine bağlı olarak ilk uzamasında makineyi gözden geçirme külfeti altında olacaktır.[13]

Muayenedeki gecikme satıcının ayıba karşı sorumluluğunu ortadan kaldırır. Gözden geçirme gecikmeye meydan vermeden satım konusunun doğasına bağlı olarak normal seyrinde yapılmalıdır. Çabuk bozulabilen mallar bakımından muayene süresi daha kısa tutulmalıdır. İsviçre ve Alman Hukuk Uygulamasından örneklerle: Örneğin tropik meyvelerde altı gün, portakalda dokuz gün sonra yapılmış bir muayene gecikmiş bir muayene sayılır. Aynı şekilde dinlendirilmesi gerekliliği nedeniyle şarabın muayenesi altı günde yapılmalıdır.[14]

Ancak istisna olarak TBK Madde 224 uyarınca Hayvan satışında satıcının sorumlu olacağı süre yazılı olarak belirlenmemiş ve ayıp hayvanın gebeliğine ait değilse, ancak ayıbın devrin yapıldığı veya alıcının devralmada temerrüdünün gerçekleştiği günden başlayarak dokuz gün içerisinde gözden geçirme ve bildirimin yapılması gerekmektedir.

Gözden geçirme ve bildirim sürelerini öngören BK Madde 223 hükmü emredici nitelik taşımadığı için tarafların bu süreleri değiştirebilmesi mümkündür.

b-Ticari Satışlarda Gözden Geçirme Külfeti

Ticari satışlar bakımından süreler kısa olup kesin olarak belirtilmektedir. T.T.K. Madde 23/1-c uyarınca; teslim sırasında olağan bir inceleme ile ortaya çıkabilecek açık ayıplar bakımından 8 günlük bir gözden geçirme süresi öngörülmüştür. Sözleşmenin kurulma anında fark edilen aşikar ayıpların sorumluluğa yol açmayacağı açık olmakla beraber (T.B.K. Madde 222 ) ticari satışlar bakımından sözleşmenin kurulduğu anda daha fark edilmemiş ve fakat teslim anında fark edilen aşikar ayıplar için iki günlük olağan inceleme süresi tanınmıştır.

TTK Madde 23 ‘te gözden geçirme ve bildirim sürelerinin değiştirilmesine ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Bu sürelerin hak düşürücü süre mi yoksa zamanaşımı süresi mi olduğu hususu Doktrinde tartışmalıdır. Kanaatimiz; bu sürelerin hak düşürücü süreler olduğu yönündedir ve değiştirilmeleri mümkün değildir.

c-Tüketici Satışlarında Gözden Geçirme Külfeti

Tüketici Satışları bakımından Gözden geçirme külfetine yer verilmemiştir. Bunun sebebi özellikle karmaşık yapılı teknolojik malların tüketici tarafından tam anlamıyla gözden geçirilmemesinin mümkün olmaması ve masraflarına katlanmak sureti ile uzman kişilere gözden geçirttirilmesinin de tüketiciden beklenememesidir.

TKHK düzenlemesinin kaynağını teşkil eden AT düzenlemesinde ( 1999/44 Sayılı AT Yönergesi ) de gözden geçirme külfeti hiçbir şekilde kabul edilmemesi bu görüşe destek vermektedir.[15] Ancak doktrinde bazı yazarlar bu durumda TBK Madde 223 ‘ün uygulanabileceğini savunmaktadırlar. Ancak bu yazarlar bizimde katıldığımız görüşe göre Öğretide eleştirilmiştir. Şöyle ki; tüketiciyi koruma amacı gözetilerek bir sonuca gidilmesi gerektiği dikkate alınacak olursa, TBK’nun  getirdiği bir külfetten tüketiciyi koruma isteği ağır basmaktadır. Ancak tüketici satışları bakımından açık ayılar için düzenlenmiş ( TKHK m. 4) 30 günlük bildirim külfetinin yerine getirilebilmesi için malın kullanım amacı çerçevesinde olağan bir kontrolden geçirilmesi gerekecektir.

C.   BİLDİRİM KÜLFETİ

Alıcının satılanda gözden geçirme sonucunda gördüğü veya sonradan meydana çıkan ayıpları satıcıya bildirmesi külfetidir. Alıcı; bildiriminde mevcut ayıbı somutlaştıracak şekilde tanımlamalı ve söz konusu ayıbı içeren satım konusunu ifa olarak kabul etmediğini açıklamalıdır. Alıcının bildirim ile sahip olduğu seçimlik haklardan birini kullanım yükümlülüğü yoktur. Süresinde muayene ve ihbar külfetini yerine getiren alıcı, zamanaşımı süresi içerisinde her zaman sahip olduğu seçimlik hakları kullanabilir. Alıcı sadece ihbarda bildirdiği ayıplara ilişkin olarak sahip olduğu seçimlik hakları kullanabilir. [16]6098 Sayılı BK ile 818 Sayılı Kanunda kullanılan “ ihbar” ifadesi “bildirim” olarak değiştirilmiştir.

Bildirim; bir bilgi açıklamasıdır. Bu konuda doktrinde iki farklı görüş hakimdir. Bir görüşe göre; bildirim karşı tarafa ulaşması gereken bir bilgi açıklamasıdır. Bu nedenle ayıp ihbarının süresinde satıcıya ulaşıp ulaşmadığının tespitinde irade beyanına ilişkin kurallar çerçevesinde “varma anı “esas alınır.[17] Ancak; bildirimin satıcıya ulaşmasına kadar olan rizikolara, örneğin geç ulaşmasına, alıcı katlanacaktır. Diğer görüşe göre; ayıba ilişkin bildirimin süresinde yapılıp yapılmadığının tespitinde “ gönderme anı” esas alınmalıdır. Bu görüşün dayanağı BK madde 5/2 [18]uyarınca bildirim beyanının vaktinde ulaşacağını kabul etmeye hakkı olmasıdır.

a-Adi Satışlarda Bildirim Külfeti

Gözden geçirme ile ortaya çıkan açık ayıplarda BK Madde 223 uyarınca alıcı satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. “Uygun bir süre içinde” sözcüğü ile bildirim yapılmasında gecikme olmaması, ayıp görülür görülmez zaman geçirmeden işin ve halin gerektirdiği normal bir süratle durumun satıcıya bildirilmesi kast olunmaktadır[19]. Kullanmaya ilişkin ayıplar açısından (Gizli ayıplar ) ise; bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılır ise, hemen satıcıya bildirilmelidir.

818 Sayılı Eski Borçlar Kanununda ise gözden geçirme ile ortaya çıkan ayıplara ilişkin bildirim külfeti için ayıbın derhal satıcıya ihbar edilmesi şeklinde bir düzenleme mevcut idi. Artık Kanun koyucu alıcının bildirim külfetini ayıbı fark etmesinin hemen sonrasında derhal yapmasını aramamakta; uygun bir süre içinde bildirimde bulunmasını, ayıptan doğan sorumluluğun doğumu için yeterli bulmaktadır. [20]Bu konuda doktrindeki baskın görüşe uygun olarak kanun koyucu Kanunun gerekçesinde de ifade edildiği üzere; adi satışlarda alıcıyı daha fazla korumak adına bildirim külfeti açısından esneklik sağlamıştır. Her iki Kanunda kullanmaya ilişkin ayıplar açısından bir farklılık olmayıp “ derhal” ifadesinin yerini “ hemen” ifadesi almıştır.

TBK Madde 224 uyarınca Hayvan satışında satıcının sorumlu olacağı süre yazılı olarak belirlenmiş ve ayıpta hayvanın gebeliğine ait değilse, ancak ayıbın devrin yapıldığı veya alıcının devralmada temerrüdünün gerçekleştiği günden başlayarak dokuz gün içerisinde gözden geçirme ve bildirimin yapılması gerekmektedir.

Bildirim ve gözden geçirme zamanında yapılmamış olur ise ayıptan doğan sorumluluğun doğmayacağı açık olmakla beraber Kanunda bildirim külfeti yerine getirilmemiş olsa da satıcının sorumluluğunun doğacağı durumlar düzenlenmiştir. BK Madde 225 uyarınca; satıcının ağır kusuru mevcut ise, satılandaki ayıbın kendisine süresi içerisinde bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.

Kanunun 225. Maddesinin ikinci fıkrası gereğince; satıcılığı meslek edinmiş kimselerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerli kılınmıştır. Özetlemek gerekir ise; 6098 Sayılı BK uyarınca; satıcının ayıptan doğan sorumluluğuna gidebilmek için bildirim külfeti, , sadece satıcılığı meslek edinmemiş ve ayıp konusunda hafif ihmali olan veya hiç kusuru olmayan satıcılara karşı ve satıcılığı meslek edinmiş, ancak yeterli özeni gösterseydi dahi ayıbı fark edemeyecek konumda olan satıcılara karşı söz konusu olacaktır.

Kanaatimizce; satıcılığı meslek edinmiş olan satıcılar için çok ağır bir düzenleme getirilmiştir. Tacir ya da esnaf satıcılığı meslek edinmiş kişi olarak satış sözleşmesi yapılırken bildiği ya da bilmesi gereken ayıplardan kendisine bildirim yapılmaksızın sorumlu olacaktır. Uygulamada Mahkemeler bu düzenlemeyi alıcı lehine değerlendirecektir. İşi meslek edinmiş kişilerin sattığı mallarda çıkan ayıplar bakımından hassas davranılmalı, satıcın bilmemesi gerektiğini ileri sürerek alıcının bildirim külfetini göz ardı edilmemelidir. Ayrıca alıcı açısından bildirim yapılmamış olmasının ileri sürülmesinin, bazı durumlarda hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağına göz ardı edilmemelidir.[21]

Bildirim adi satışlar bakımından herhangi bir geçerlilik şekline tabi değildir.

b-Ticari Satışlarda Bildirim Külfeti

TTK m. 23/1-c kapsamında açık ayıplar bakımından öngörülen 8 ve 2 günlük sürelerin gözden geçirme süresinin yanında bildirim süresini de içerip içermediği doktrinde tartışmalıdır. Bir görüşe göre; muayene ile ortaya çıkacak ayıplarda 8 günlük muayene süresi içinde ayıp ihbarını yapmanın mümkün olmadığı bu nedenle 8 günlük muayene süresine ilaveten sekiz günlük bir süre daha verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.[22] Ancak; Yasa da sekiz günlük ek süreye işaret eden bir ibare bulunmamaktadır. Kanaatimizce; sekiz günlük sürenin hem gözden geçirme süresi hem de bildirim süresini içerdiğini kabul etmek daha yerinde olacaktır. Gizli ayıplar bakımından ise; TTK m. 23/1-c ‘ün göndermesi ile TBK madde 223 hükmü uygulanacaktır.

BK Madde 223 uyarınca yapılacak olan bildirim bir geçerlilik şekline tabi değildir. TTK Madde 18/3 ‘te[23] yer alan hüküm dikkate alınarak ticari satışlardaki bildirimin bir şekle tabi olup olmadığı hususu tartışmalıdır. Buradaki tartışma; Ayıp İhbarının TTK Madde 18/3 ‘de öngörülen ve geçerlilik şekli mi yoksa ispat şekli mi olduğu tartışmalı olan şekillerden biri ile yapılmasının gerekip gerekmediğidir. [24]

Öğreti de hakim olan ve bizimde katıldığımız görüşe göre; Tacirler arasındaki bildirim külfetinin şekle tabi olmadığı yönündedir. Bu zorunluluğun sınırlı olarak getirildiği, bu hükmün düzenleme alanının sadece temerrüt ihtarı, sözleşmeden dönme ve feshe yönelik beyanlarla sınırlı olduğu, genişletici yoruma tabi tutulmaması gerektiğidir. Ayıp ihbarının şekle tabi olup olmaması hususu ispat açısından önem arz etmektedir. TTK Madde 18[25]’in gerekçesi de incelendiğinde; şeklin geçerlilik şartı olmaktan çıkartılıp ispat şartına dönüştürülmüş olduğu görülecektir.

Diğer görüşe göre ise; satılan maldaki ayıp ihbarları hem tacirler arasında olacağı hem de muhatabı temerrüde düşürmesi nedeni ile bildirimin şekle tabi olarak yapılması yönündedir.[26] Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğinden hareketle bu görüş desteklenmektedir.  Yargıtay’ın son yıllardaki kararlarındaki eğilim de bu yöndedir.

Yargıtay’ın bu hususta değişik kararları mevcuttur.

“Ticaret Yasasının 20/3 maddesinde sözü edilen şekle bağlı bildirmeler, maddede sınırlı ve sayılı olarak tayin edilen haller için olup, örneğin ayıbın bildirilmesi bu madde kapsamına alınmamıştır. Bu nedenle satılan şeyde görülen ayıbın bildirilmesi bir şekle bağlı değildir. Ancak; uyuşmazlık halinde ayıp ihbarının kanıtlanması şekle tabidir. ( Y.19.HD.,E.2002/2445, K.2002/3993, T.13.05.2002)”[27]

“ Tacirler arasında ihbarın geçerli olması için, noter kanalı ile veya iadeli taahhütlü mektupla ya da telgrafla yapılması şarttır.  ( TTK. m. 20/3 ; Y.19.HD., E.2003/2208, K. 2004/366, 21.01.2004)”[28]

“ Ayıp ihbarının geçerli olması için, noter, iadeli taahhütlü mektup veyahut telgrafla yapılması şarttır. Ayıp İhbarının süresinde ve usulüne uygun biçimde yapılmadığı gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ( Y.19. H.D. 07/04/2009, 2008/6736 E., 2009/2806 K. )”

c-Tüketici satışlarında Bildirim Külfeti

TKHK m. 4/f–2 ‘ye göre”  “ Tüketici malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici, bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir.” Eski TKHK madde 4 uyarınca düzenlenen; hileyle ayıbı gizlemiş satıcının, kendisine süresinde başvurulmadığını ileri süremeyeceğine ilişkin hüküm yeni madde düzenlemesinde yer almamıştır. Ancak TKHK m. 30 gereği[29] BK m. 225 ‘in uygulanması ile Tüketici işlemlerinde de aynı sonuca varılacaktır. [30]

D.    SATILANIN BAŞKA YERLERDEN GÖNDERİLDİĞİ SATIŞLARDA ALICININ KÜLFETLERİ ( BK Madde 226 )

Mesafe sözleşmeleri Mal ve hizmetlerin mesafeli olarak sağlanması ile tarafların fiziksel olarak karşı karşıya gelmeksizin sözleşme akdetmesidir.[31] Satılanın sözleşmenin ifa yerinden başka bir yere gönderilmesi şartı ile yapılmış satışlarda  ( mesafe satışlarında ); satılanın ayıplı olduğunu ileri süren alıcı teslim alma yerinde satılanın temsilcisi yoksa satılanın korunması için gerekli önlemleri geçici olarak almakla yükümlüdür. Alıcı söz konusu önlemleri almadan malı satıcıya gönderemez. Korumaya ilişkin giderleri alıcı satıcı hesabına karşılar.

Alıcı satılanın durumunu gecikmeksizin usulüne göre tespit ettirmekle yükümlü olup aksi taktirde ileri sürdüğü ayıbın satılanın kendisine ulaştığı zamanda var olduğunu ispatlamalıdır. Satılanda kısa zamanda bozulma tehlikesi var ise; alıcı satılanı bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığı ile sattırmaya yetkili olduğu gibi satılanın yararının gerektirdiği durumlarda sattırmakla yükümlüdür. Alıcı, şeyi kendisi satmışsa kabul etmiş sayılır.[32]

Tüketici satışları bakımından[33]mesafe satışlarına ilişkin hükümler TKHK m. 9/a’da düzenlenmiştir.

[1] YAVUZ/ACAR/ÖZEN, Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümleri, Beta Yayınları, İstanbul,2012, S. 73

[2] Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Özel Hukuk Sempozyumu Özel Sayısı Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, Legal Yayınevi, 2012, S. 388

[3] KAPANCI, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Açısından Satış Hukukunda Ayıptan Doğan Sorumluluk Ve Sözleşmesel Garanti Taahhütleri, Oniki Levha Yayınları, 2012, S. 30

[4] GÜMÜŞ, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Vedat Kitapçılık, İstanbul,2008, S. 149

[5] www.e-akademi.org,  Hukuk Ekonomi ve Siyasi Bilimler Aylık İnternet Dergisi, Sayı 113,Ticari Satışlarda Alıcının Muayene Ve ihbar Külfeti, Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Arı, Temmuz 2011,

[6] KAPANCI/ a.g.e. S. 32

[7] B.K. Madde 112 “ Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe , alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.”

[8] KAPANCI, a.g.e., S. 33

[9] T.B.K. Md. 223” Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkan bulunur bulunmaz  gözden geçirmek ve satılanda satılanın sorumluluğunu gerektiren bir ayı görürse , bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.”

[10] YAVUZ/ACAR/ÖZEN a.g.e. S. 73

[11] GÜMÜŞ, a.g.e., S. 151

[12] GÜMÜŞ, a.g.e., S. 153

[13] Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Özel Hukuk Sempozyumu Özel Sayısı Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, Legal Yayınevi, 2012, S. 390

[14] HONSELL, Art. 201 N.9 ,S.1124-1125 (GÜMÜŞ, a.g.e., S. 154 nakden  )

[15] KAPANCI, a.g.e. S. 36

[16]GÜMÜŞ, a.g.e., S. 154

[17] GÜMÜŞ, a.g.e., S. 155

[18] BK Madde 5/2 “ Öneren önerisini zamanında ulaşmış sayabilir. “

[19] YAVUZ/ACAR/ÖZEN a.g.e. S. 74

[20] Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Özel Hukuk Sempozyumu Özel Sayısı Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, Legal Yayınevi, 2012, S. 390

[21] Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Özel Hukuk Sempozyumu Özel Sayısı Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, Legal Yayınevi, 2012, S. 392

[22] www.e-akademi.org, Hukuk Ekonomi ve Siyasi Bilimler Aylık İnternet Dergisi, Sayı 113,Ticari Satışlarda Alıcının Muayene Ve ihbar Külfeti, Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Arı, Temmuz 2011,

[23] TTK Madde 18/3 “ Tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihtarlar ve ihbarlar , noter aracılığı ile, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır. “

[24] GÜMÜŞ, a.g.e., S. 156

[25] Madde 18 Gerekçe  – Tasarı ile bu maddenin üçüncü fıkrasında üç köklü değişiklik yapılmıştır: (1) Hükümdeki şekil, geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmış, ispat şartına dönüştürülmüştür. Bu amaçla eski metinde yer alan “muteber olması için” ibaresine metinde yer verilmemiştir. Bu değişikliğin sebebi, geçerlik şartının artık haklı bir gerekçesinin bulunmaması ve teknikteki hızlı gelişmedir. Ayrıca hiçbir modern kanunda bu kadar ağır bir geçerlilik şartı yer almamaktadır. Şartın tacir gibi basiretli bir işadamı için öngörülmüş olması da anlamsız bulunmuştur. (2) İadeli taahhütlü mektup taahhütlüye dönüştürülmüştür. Çünkü, burada varma teorisinin kabulünü haklı gösterecek bir gerekçe mevcut değildir. (3) Güvenli elektronik imza hem Borçlar Kanununda kabul edilmiş hem de düzenli bir sisteme bağlanmıştır. Hükme bu olanak da eklenmiştir.

[26] ŞENYÜZ, Borçlar Hukuk Genel Ve Özel Hükümler, Ekin, 2011, S.269

[27] METİN, Türk Hukukunda Kanun Ve İçtihatlarla İhbar-Bildirim, Seçkin, 2006, S.17

[28] METİN, a.g.e. S. 18

[29] TKHK  m. 30” Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır.”

[30] YAVUZ/ACAR/ÖZEN a.g.e. S. 74

[31] GEZDER, Erzurumlu Şerhi Mesafeli Sözleşmeler, Beta, 2006, S.24.

[32] YAVUZ/ACAR/ÖZEN a.g.e. S. 75

[33] Madde 9/A – (Ek madde: 06/03/2003 – 4822 S.K./14. md.)”Mesafeli sözleşmeler; yazılı, görsel, telefon ve elektronik ortamda veya diğer iletişim araçları kullanılarak ve tüketicilerle karşı karşıya gelinmeksizin yapılan ve malın veya hizmetin tüketiciye anında veya sonradan teslimi veya ifası kararlaştırılan sözleşmelerdir. Mesafeli satış sözleşmesinin akdinden önce, ayrıntıları Bakanlıkça çıkarılacak tebliğle belirlenecek bilgilerin tüketiciye verilmesi zorunludur. Tüketici, bu bilgileri edindiğini yazılı olarak teyit etmedikçe sözleşme akdedilemez. Elektronik ortamda yapılan sözleşmelerde teyid işlemi, yine elektronik ortamda yapılır. Satıcı ve sağlayıcı, tüketicinin siparişi kendisine ulaştığı andan itibaren otuz gün içerisinde edimini yerine getirir. Bu süre, tüketiciye daha önceden yazılı olarak bildirilmek koşuluyla en fazla on gün uzatılabilir. Satıcı veya sağlayıcı elektronik ortamda tüketiciye teslim edilen gayri maddi malların veya sunulan hizmetlerin teslimatının ayıpsız olarak yapıldığını ispatla yükümlüdür. Cayma hakkı süresince sözleşmeye konu olan mal veya hizmet karşılığında tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasının veya borç altına sokan herhangi bir belge vermesinin istenemeyeceğine ilişkin hükümler dışında kapıdan satışlara ilişkin hükümler mesafeli sözleşmelere de uygulanır.Satıcı veya sağlayıcı cayma bildiriminin kendisine ulaştığı tarihten itibaren on gün içinde almış olduğu bedeli, kıymetli evrakı ve tüketiciyi bu hukuki işlemden dolayı borç altına sokan her türlü belgeyi iade etmek ve yirmi gün içerisinde de malı geri almakla yükümlüdür.”